

İMAMOĞLU VESAYETİ ALTINDA ADAYLIK, SANDIKTA KAYBETTİRİR
Ekrem İmamoğlu’nun içinde bulunduğu hukuki süreç sebebiyle cumhurbaşkanlığına aday olabilmesi artık imkânsız hale geldi. Kendisinin de bunu fark ettiğini, son günlerde yaptığı açıklamalardan anlıyoruz. “Aday olamamam durumunda, kazanabilecek bir adayın yanında olurum” sözü, açıkça “benim adaylığım artık mümkün değil” demektir.
Ekrem İmamoğlu aslında itirafçıların ifadelerinden anlaşıldığı üzere, başına gelecekleri en az altı ay önceden biliyordu. Zira itirafçılar ifadelerinde, operasyonun yapılacağını önceden haber aldıklarını ve bu sebeple delillerin gizlenmesine yönelik çalışmaların yapıldığını bizzat söylemişler.
Operasyon yapılacağını bilen İmamoğlu ise, cumhurbaşkanı adaylığını öne sürerek bu operasyonları engellemeyi umdu ama başarılı olamadı. İl il dolaşarak yaptığı kapalı salon toplantılarında sergilediği agresif ve gergin tavır da yaklaşan gözaltının işaretiydi.
Gözaltına alınırken ve sonrasında İmamoğlu’nun söylediği , “kendimi milletime teslim ediyorum” sözleri aslında bir teslimiyet değil, halka “beni tutuklatmayın” çağrısıydı. Ancak bu da işe yaramadı, hem gözaltı hem de tutuklama gerçekleşti.
Bugün ise artık , CHP Genel Başkanını adeta “atanmış” hale getiren İmamoğlu, şimdi de kendi yerine cumhurbaşkanı adayını belirleme derdine düşmüş gibi görünüyor.
Bir iddiaya göre, adaylık ihtimalinin ortadan kalktığını kabul eden İmamoğlu, CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke’nin aday yapılmasını istiyormuş.
Selin Sayek Böke, uzun süredir İmamoğlu’nun en sadık destekçilerinden biri. Gizli Zoom toplantılarına aktif olarak katılmış ve etkin olmuştu. Kılıçdaroğlu’nun Almanya ziyaretinin arkasında da Böke’nin olduğu biliniyor.
Özgür Özel’in daha önce “bir kadın aday olabilir” sözleri de bu senaryoyu güçlendiriyor. Ayrıca Sosyalist Enternasyonal’deki etkisi, ABD, İngiltere ve Almanya ile güçlü bağlantıları Böke’yi öne çıkarıyor.
Ancak Türkiye’nin siyasi gerçekliği bambaşkadır. İskenderun Arsuz’lu Ortodoks bir aileden gelen, uluslararası çevrelerde güçlü bağlantılara sahip Böke’nin milliyetçi-muhafazakâr seçmenden oy alması bence neredeyse imkânsız bir durum . Bu nedenle Böke’nin aday yapılacağı iddiasının inandırıcılığı yüksek olsa da, siyasi karşılığı tartışmalıdır.
Kaldı ki Ekrem İmamoğlu hakkında onlarca yolsuzluk iddiası, usulsüz ihale dosyası ve itirafçı beyanı gündemdeyken, onun referansıyla çıkacak herhangi bir aday toplumda güven uyandırmaz.
Yolsuzlukla anılan bir ismin “benim adayım budur” diye işaret ettiği kişi, daha baştan şaibeli hale gelir. Seçmen bu adayın seçilmesi halinde İmamoğlu’nun gölgesinde vesayet altında kalacağını düşünür.
Cumhuriyet Halk Partisi tarihsel olarak “yolsuzluğa, ranta, çıkar ilişkilerine karşı” bir parti olmuştur. İmamoğlu referansı bugün için sorunlu ve sıkıntılı bir referans olup , partinin kendi değerleriylede çelişmektedir.
İster kabul edelim ister kabul etmeyelim, bu soruşturmalar ve Belediye Başkanlarının AK Partiye geçişleri toplum ve seçmen üzerinde partiye karşı güven krizi yarattı. Bir güven sorunuyla karşı karşıyayız. Siyasette toplumun güvenini kazanmak çok zor ve emek ve zaman isteyen nir süreç . Topluma karşı güveni yitirmek ise bir anlık mesele . Uzun bir siyasi süreç ile elde ettiğimiz güven referansını maalesef kısa bir süre içerisinde büyük oranda yitirmiş durumdayız ve bu sebeple de halkın önemli bir kesimi “yolsuzlukla adı anılanın işaret ettiği adaya oy vermem” refleksiyle hareket edeceğini öngörüyorum.
Sonuç olarak ; İmamoğlu’nun referans olduğu bir aday, kendi kitlesi dışında karşılık bulamaz. İktidarın , böylesi bir adaylığı seçmene, “yolsuzluk zincirinin devamı” diye sunacağını da öngörürsek seçimi daha başlamadan kaybetmek kaçınılmaz olur.
Emin Vahap Şimşek