

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Ekrem İmamoğlu’nun babası Hasan İmamoğlu ile oğlu Selim İmamoğlu’nu, yürütülen soruşturma kapsamında ifadeye çağırmasını “siyasi intikam” olarak nitelemek, hukuk sistemini kişisel dokunulmazlık zırhıyla kaplamak anlamına gelir.
Şimdi şu soruyu sormak gerekirse ; Hasan İmamoğlu’nun veya torunu Selim İmamoğlu’nun dokunulmazlığı mı var? Savcılık çağırmışsa, her vatandaş gibi gidip ifade vermeleri gerekmiyor mu? Gerçek demokratik Hukuk düzeni bunu gerektirmez mi ?
Yıllarca “hukuk devleti” diye mücadele eden bir partinin milletvekili, bugün yargının işini “siyasi hesaplaşma” olarak nitelendiriyorsa, bu durum yalnızca muhalefetin değil, toplumun adalet duygusuna da zarar verir.
Eğer bugün bazı isimlere, bazı soyadlarına “yargı denetimi dışında kalma” ayrıcalığı tanırsanız, yarın iktidara geldiğinizde kuracağınız düzenin adı “Ahbap Çavuş Hukuku Düzeni ” olur. Çünkü hukukun olmadığı yerde adalet, adaletin olmadığı yerde de siyaset değil, sadece güç ilişkileri vardır.
Türkiye’nin ihtiyacı, ne yargıyı siyasallaştıran iktidar anlayışıdır, ne de siyaseti yargının üstüne çıkaran muhalefet refleksidir. Bizim ihtiyacımız olan şey, herkesin hukuk önünde eşit olduğu bir düzen. Adalet; ne bir partinin, ne bir liderin, ne de bir ailenin mülkü değildir.
Şimdi bir an için düşünelim ve şu soruyu kendimize soralım !
Seyit Torun Adalet Bakanı olsaydı ve yargı sürecini “AKP – Ekrem İmamoğlu çekişmesi” olarak yorumlasaydı, adaletin terazisi nasıl dengede kalırdı?
Av. Emin Vahap Şimşek


