BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ
Bir varsın bir yoksun…
Yok olan nedir peki?
Var olan varlığını bildiğin midir(!)
Bilmediğin ise varlığını mı sanman?
Zamanlı zamansız der kenara koyduğundur;
Herbiri için unutulmaya yüz tutmuş ‘yaşamdan’ kareler…
Peki yaşam denince ne gelir akla?
Bir kaç kişinin yaşayıp kendince travmatik süreçler diye adlandırdığı mı?
Belki de kendilerince kabul gördükleri ve anlam veremedikleri,
Varı yoğu sıfatlandırmak…
Veyahut rastlantısal kesişen yolları mıdır ?
Muhtemelen iki insanın trans geçip gitmesidir.
Her halükarda var olabilir, olmaya da bilir.
İnsanların yaşam serüvenin bir bilançosu olmalı bu,
Anlamsız zıt iki cümleden kendine kestiği (racondan) payideler…
Varlıkla yokluk arası öyle çok şeyle ölçülebilirlik gösterir ki
Çoğu zaman idrak etmek için savaş verilir.
Ve belkide onlar için bu bir sınavdır zorlu geçen…
Yokluk da yok olurlar da varlıkta hangisi çoğalır (!)
Yokluğun tanımı varlığınkiyle bir mi ki?
İçinden çıkılmaz bir çelişki yaratır bütün bunlar.
Mesela varlıkla var olduğumuz nedir?
Varlığın bir statüsü var mıdır?
Bize ne katar?
Varlıkla yücelir de yokluğunda azalır mı insan?
Yokluğun kaynağı nedir peki?
İnsanlığa sunamadığı hiçlik midir.!?
Karşılığı ismen bahşettiği lütufsuzluk mu?
Karamsar bir tabloyu çizer gibi
Veya soyut bir resmin karşısında saatlerce durup resmi analiz edip kavrayabilmek gibi…
Ne denir ki buna ?
Satır arasına sıkıştırılmış bir mizansen yazının karakteristik özelliği gibi bir yazarın oyununa denir ancak.
“Bir varmış bir yokmuş!”
