

Bu yazıyı harici değil dahili olan bir CHP’li olarak yazıyorum. Yaşanılanlara şöyle sağduyulu bakacak olursak.
Burada amaç asla sanıldığı gibi bir kişiyi geri getirip diğerini göndermek değil.
Her zaman söylüyoruz. Söylemeye de devam edeceğiz
Kişiler asli meseleler değildir. Parti ve ülkenin geleceği söz konusudur.
Bu nedenledir ki; Memleket meselelerine çözüm olabilecek bir parti bilinçli, programlı, dayanışma ve birliktelik sergileyen bir yapıda olmalı.
Ülkemizin en temel iki sorunu nedir?
Yoksulluk ve adaletsizlik.
Bu iki temel sorunu çözebilmek için gerekli yol haritası çok açık.
Kılıçdaroğlu öncülüğünde gidilen YOL belliydi;
Tüm kaynakları sömürenlerin önüne geçmek ve adaletsizliği sağlayanları gücünden etmek gerekliydi.
O nedenledir ki Tek adam Rejimine ve 5’li çetelere karşı net bir duruş sergiliyorduk.
Hatırlarsanız Adaletsizliğe karşı ADALET YÜRÜYÜŞÜNÜ, yolsuzluk ve beytülmal’in (devlete ve halka ait olan) soyulmasına karşı 5’li ÇETE ile mücadele ve hesap sorma mücadelesini başlattık.
Bunu yaparken ülkenin diğer tüm anlayışlarını ve görüşlerini de tek bir masa etrafında topladık. (Türkçüler, Mütedeyyinler, Liberaller, Demorkatlar vs Kürt vatandaşlar)
Bu sayededir ki İHANETE rağmen %48.5 gibi tarihi bir oy aldık.
Bütün bunları gerçekleştiren kişi KILIÇDAROĞLU’dur. Sevin sevmeyin.
(Ekibi diyemiyorum ekibinin durumu ortada)
Bu mücadelenin kişileşmiş, ruhunu yansıtan karakteri kendisidir.
Yani mesele Kılıçdaroğlu değil onunla vücut bulan mücadelenin kendisidir.
Yapmış olduğu bir ton hatayı elbette sıralayabilir. Ancak yapılmak istenen ve başarılan Türkiye tarihinde daha önce başarılmamış bir adımdır.
Sonradan gelen 1. Parti vs iddiası hep bu zemin üzerine oturmakta idi.
Bizler gerçekleştirilmek istenen şeyi görüyoruz.
Organize kötülük ile dizayn edilen şeyleri de görüyoruz.
Nitekim partimizin düştüğü son duruma da üzülerek tanık oluyoruz.
Bizim partimiz asla bir kişinin veya zümrenin tekelinde olamaz! (Buna Kılıçdaroğlu da dahil.)
Asla rantiyenin tuzağına düşemez.
Asla emek ve hak karşıtlığı barındıramaz.
Asla ırkçı ve mezhepçi bir tutum sergileyemez.
Kendi yoldaşlarını parti üyelerine hakaret etmez, saygı ve sevgi çerçevesini asla kaybetmez.
Mustafa Kemal Atatürk’ün çizdiği ilericilik ve Barış çizgisinden sapamaz.
Yani kısacası konu bir kişi değil bir parti değil bir görüş değil konu ülkenin geleceğidir.
Bu gelecek partimize ve onun ideolojik hatta oturmasına, haksızlığa ve hukuksuzluğa karşı mücadelesine, liyakatli ve düzgün durmasına, DOĞRU insanları doğru yerlere getirmesine bağlı ise biz sonuna kadar bu mücadeleyi sürdüreceğiz.
İhaleciler, rantçılar, sermayenin kirli uzantıları, kendine-ailesine-zümresine menfaat sağlamaya çalışan belediye düşkünleri, gazeteci kisvesi altında beslemeli trollük yapanlar, mevkileri hile ile elde edenler ne yaparlarsa yapsınlar bizi yıldıramazlar.
Dipnot: Sadece kazanmak için güçlünün ve haksızın yanında duranları da tarih bir kenara yazacak. Onlar sadece zavallılardır. İktidarda vardılar, içimizde de türediler. Çok yazık.