

GERÇEĞİ ÖZETLEYEN BİR KÖŞE YAZISI!!!
Batış Terkoğlu kendisi de içerisinde bulunduğu saraçhane sözcüleri tayfasına aykırı bir yazı kaleme almış.
Her nasıl olduysa vicdanı çalışmış ve bir toparlama yapmış.
Sahibi itirafçı olan MAKYOL firması odağına almış.
En vurucu paragrafı şu şekilde:
Makyol ve Adnan Çebi isimleri size bir şey ifade etmeyebilir.
” Ancak Makyol, CHP’nin, genel başkanı değişene kadar, “beşli çete” diye adlandırdığı firmalardan biriydi. “
Evet, AKP iktidara gelmeden 37 yıl önce kurulmuştu. Evet, AKP’den önce de çok sayıda kamu ihalesi almıştı. Gelgelelim, AKP sonrasında akla gelen ilk beşten biri oldu.
ERDOĞAN’IN SEZDİĞİ TEHLİKE
Gelgelelim…
Belediyelerin kazanılmasının ardından muhalefetin bir seçim yaptığı anlaşılıyor. Ya “beşli çete” diyerek karşısına aldığı sermaye grubunu da tasfiyeye uğraşacaktı. Ki zaman zaman “kamulaştırma” diyerek bu sol söylemi kullanarak yol aldı. Ya da elindeki ihale gücü aracılığıyla, bu sermaye yapısıyla iyi ilişki kurarak, yumuşak bir iktidar geçişi planı gerçekleştirecekti.
Hangisini seçti, tartışılır…
Ancak Erdoğan’ın algısının şu olduğu kesin: Önce İBB’yi alan ardından CHP’de genel başkan deviren İmamoğlu, şimdi de benim büyüttüğüm sermaye sınıfıyla buluşuyor. Belli ki iktidarın el değiştirme tehlikesini gören Erdoğan, İstanbul savcılığı eliyle düğmeye bastı.
Sermayenin yön değiştirme ihtimali
Delilin var mı derseniz elbette…
Kaynak: https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/baris-terkoglu/zengin-itirafci-olur-kurtulur-olan-garibana-olur-2420814
Hatırlatma: Gazeteci Cüneyt Özdemir’in değindiği ancak muhalif basın başta olmak üzere tüm medyanın görmezden ve duymazdan geldiği bir ihale videosunu da bu tartışma çerçevesinde hatırlatmakta fayda var:
https://www.youtube.com/watch?v=fsawOSxpb2o
*****************************************************
Evet. Terkoğlu’nun yazısının önemli kısımları bu şekilde.
Yaşanılan bütün bu sorunların temeline inmiş.
İktidar ve RANT.
Bu ikisinin müthiş sarmalı ve muhalefetin de bu döngü içerisinde organize edilmesi durumu ile karşı karşıyayız.
CHP’nin halkçı çizgide yer alması birilerini rahatsız etti.
Kendilerine karşı tehlike olarak gördükleri genel başkanı bir şekilde değişim adı altında partiden uzaklaştırıldı.
Görünen o ki değişim ekibi BEŞLİ ÇETE ile mücadele yerine UZLAŞI’yı seçti.
Bu durum da iktidarını kaybetmek üzere olan Erdoğan’ın tepkisini çekti. Sonuç olarak tüm gücü elinde tutan bir yapının gidişata müdahalesidir.
Türkiye’nin bilinçli bir burjuvazisi yok, hiç de olmadı. Sermaye güç neredeyse orada yer alır. En ilkeli görüneni ancak sessiz kalabilir.
Hele ki kirli sermayenin seçeceği taraf bu kadar belli iken “Değişim” adı altında ülkenin geleceğinin çalınması ülke tarihine damgasını vuracak derecede Trajik bir gelişme olmuştur.
Anlaşılmak istenmeyen “güvenli liman” tam da günümüzün gerçekliğinde yerini buluyor.
Ya halkı savunan halktan bir parti yönetimi devralacaktı, ya da sermaye bile sayılamayacak azılı çete ile uzlaşı sağlanacaktı.
Şimdi anladınız mı mesele ne Kılıçdaroğlu idi ne de bir başkası.
Mesele bir taraf ile öbür taraftı.
Mesele bir tarafta halk varken diğer tarafta sömürgenlerdi.
Mesele hak-hukuk-adalet arayanlarla, gücü ele geçirmek için tüm davasını pul edenlerdi.
Mesele beslenme çantası boş evlatlar bir yandayken, milyon euroluk yatlar alan çocuklarıydı.
Tüm mesele sen-ben-bizdik.
Barış Terkoğlu’nun da dediği gibi tercih yapıldı,
çeteler müteahhit,
işbirlikçiler kahraman,
seçmenler yine gariban,
Umutlar başka bahara kaldı…