

Türkiye’de Lider Olmanın Tehlikeli Yüzü
Tarihi güçlü liderler yazar, ama bazen o tarih liderlerin canına kast ederek yazılır. Türkiye’nin siyasi tarihinde fikirleriyle değil, şiddetle susturulmak istenen birçok isim var. Kurşunların hedefi olanlar, taşların arasında kalanlar ve son dönemde yumrukların gölgesinde kalanlar… Bu yazı, yalnızca siyasetin değil, demokrasinin de darbe aldığı o anların bir kaydıdır.
Kurşunla Gelen Sessizlik: Erken Cumhuriyet ve Sonrası
Mustafa Kemal Atatürk – İzmir Suikastı Girişimi (1926)
Cumhuriyet’in kurucusu Atatürk’e yönelik suikast planı, İzmir’de yapılacak bir ziyaret sırasında ortaya çıkarıldı. Zamanlamadaki bir aksama sayesinde Atatürk son anda kurtuldu. Suikastı planlayanlar arasında eski İttihatçılar da vardı. Bu olay, yeni bir rejimin oturması sırasında karşılaştığı en ciddi tehditlerden biriydi.
Turgut Özal – Meclis’te Silahlı Saldırı (1988)
Başbakan Özal, partisinin TBMM grup toplantısı sırasında bir suikast girişimine uğradı. Kurşun koluna isabet etti ama hayatını kaybetmedi. O anki sözleri hâlâ kulaklarda: “Allah’ın verdiği canı, kul alamaz.” Siyasette sivilliğin yerleşmeye başladığı bir dönemde yaşanan bu saldırı, aynı zamanda eski yapıların direnç gösterdiği bir dönüm noktasıydı.
Taşlar ve Tahrikler: Siyasi Gerilimlerin Sahada Karşılığı
İsmet İnönü – Topkapı’da Taşlı Saldırı (1959)
CHP lideri İnönü, İstanbul Topkapı’da bir mitinge giderken organize bir grubun taşlı saldırısına uğradı. Arabasının camları kırıldı, linç edilmekten son anda kurtuldu. O gün yaşananlar Türkiye’de çok partili yaşamın tehlikelerini gözler önüne serdi.
Recep Tayyip Erdoğan – Siirt’te Protesto ve Taşlı Saldırı (2006)
Dönemin Başbakanı Erdoğan, Siirt’te açılış törenine giderken taşlı protestocularla karşılaştı. Olay kısa sürede büyümeden bastırıldı ama Erdoğan, o dönem yaptığı açıklamada, “Bu zihniyet demokrasi kültürüne zarar veriyor” demişti.
Yumruklar Konuştu: Fiziksel Darpın Demokrasiye Tehdidi
Kemal Kılıçdaroğlu – Ankara, Çubuk’ta Linç Girişimi (2019)
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, şehit cenazesinde katıldığı törende bir grubun linç girişimine uğradı. Yumruklandı, taşlandı, bir eve sığınarak hayatını koruyabildi. Türkiye’de siyasi liderlere dönük en ciddi fiziki saldırılardan biri olarak kayıtlara geçti. Kılıçdaroğlu’nun tepkisi, demokratik sabrın sembolüydü: “Bir canım var, onu da bu ülkeye adamışım.”
Özgür Özel – Soma’da Fiziksel Saldırı (2024)
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Manisa’nın Soma ilçesinde yaptığı bir ziyaret sırasında bir grubun fiziksel saldırısına uğradı. Güvenlik güçleri olayın büyümesini önledi. Saldırı sonrası Özel, “Biz geri adım atmayız, halkla kucaklaşmaya devam edeceğiz,” diyerek siyasetin sokaktan kopmaması gerektiğini vurguladı.
Helikopterde Karanlık: Muhsin Yazıcıoğlu (2009)
Büyük Birlik Partisi lideri Yazıcıoğlu’nun helikopteri Kahramanmaraş’ta düştü. Olay resmen kaza olarak açıklansa da kazaya ilişkin soru işaretleri ve yardım çağrılarının gecikmesi kamuoyunda “siyasi suikast” şüphesi doğurdu. Hâlâ netleşmeyen detaylar, olayın etrafındaki karanlık perdenin aralanmasını bekliyor.
Demokrasiye Darbe, Liderlere Tehdit
Türkiye’de siyaset sadece fikirle değil, bedenle de yapılıyor. Saldırıların ortak noktası ise şu: hedef her zaman yalnızca kişi değil, temsil ettiği fikirdir. Bu nedenle her yumruk, her taş ve her kurşun aslında halk iradesine yöneltilmiştir.
Liderlerin maruz kaldığı saldırılar, yalnızca adli vakalar değil; demokrasi tarihimizin kara lekeleridir. Ama her saldırı sonrası yükselen sağduyu da bir başka lekesiz sayfayı açar. Umut edelim ki gelecekte siyaset yalnızca kelimelerle yapılsın. Çünkü kelime acıtmaz, geliştirir.
CHP lideri Özgür Özel’in vefat eden siyasetçi Sırrı Süreyya Önder’in cenazesinde uğradığı yumruklu saldırı aslında barışı arayan Türkiye siyasetine yapılmış son darbe. Diyaloğun ortadan kaldırıldığı, muhalefet ile iktidar arasında köprülerin uzunca bir süredir atıldığı ülkemizde üstelik de barışın dilini kullanan ve tüm kesimlerce sevilen bir siyasetçinin cenazesinde gerçekleşmiş olması üzüntüyü katlayan bir etken.
Tüm Dünya’nın savaşlardan kavrulduğu bu dönemde siyasilerin şiddetin her türlüsü lanetlemesi ve diyaloğlu sonuna kadar zorlaması en önemli zorunluluktur.
Şiddet savaş getirir diyalog ise barışı….
Gazete İçerik