İNSANOĞLU YÜRÜDÜ
Bu yürüyüş ne yönedir? Yönünü tayin etmek ne zamandır süregelen bir eylemdir..?
Bir başlama işaretiyle mi yoksa ?
Insan kendisi mi olası yönü belirledi kendince yada işaretler o yönü mü gösterdi de yöneldi istemsizce. Şartlar mı zorladı?
Insanoğlu yürüdü.
Hali hazırda yürüyor. Yürüdüğü yollar engellerle dolu olsa da kendince insan çıkar bir yol arar…
Örneğin kestirme bir yol ya da yolunu bulana dolanmak. Kolayı bu ise insanlar neden çaba göstermeden hazırdan yolunu bulup da o yükün ağırlığından basite indirger yolu? Yarılamak ister de gücün tükenmişliğinden yarı yolda kalır.
Ve çok çetrefilli hayatın akış yönünü kendi belirlemek ister de. Yolların kötü, yolların zorlu, yolların tuzak dolu olduğunu görür. Gerçek ise hayatların ise bir kurmaca misali kurulan bubi tuzaklariyla dolu olduğudur. En basiti ya da zoru seçim yapmakta geçer. Bir adım ileriye atmak ya da bir adım geri kaçmak.
Yönünü tayin edemez şu yaşadığımız hayatlarımıza istemeden müdahil olan yeni yüzyıl mı demeli?
Savaşların, hastalıkların, açlık ve sefaletin bizlere getirdiği yoksulluğu hangi vicdan sahibi açıklayacak? Bütün bunların beraberinde bizlere getirdiği sadece buhran!
Içinden çıkılamaz hal alırken kimi yaşanmışlıkların faturası yine en yoksulundan en alt tabakayı vurmakta?
Vurmak şöyle dursun, silindir gibi ezip üstünden geçmesi. Bu esnada bir dur diyeni bir kahramanı arıyor gözler. Bir film karesinin içinden çıkagelse dercesine düşüncede de olsa?
Görkemli ve ihtişamlı yaşamlar süren onca insan? Varlığına nasıl tahammül göstersin ki?
Oysaki bu sefil yaşantıya layık görülen gariban halk ise (!)
Tanrı bile onları unutmuşken..?
Bir başka alemin insanları ise farklı görkemli mekanlarda ve zamanlarda (tanrıların) dahi onlara jestler yaptığı, kadayıfı manda sütünü kaymağa bandırıp yemesi, hurmalı tatlılarla onlara özel ziyafetler vermesi?
Bu hangi vicdana sığar? Bu nasıl bir adalet? Bu nasıl bi statü? Bu nasıl bi dramdır? ki insanlığı ikiye bölmüş..
(O ulu yaradan)
Onca garibanın bırakın yemesini hayalini bile kurması zordur!
Boğazlarından geçmeyen o en pahalısından yiyecekleri nefislerini tutarak kuru kuru. Yutkunmadır asıl acı olan, sofralarına layik görülemeyenlerse zenginlerin yiyeceklerini bile görmüşlükleri dahi yoktur? Oysa ki insanın burada sorası geliyor ister istemez.
Bu nasıl bir insan kayırmacasıdır böyle?
Hem tanrı tarafından unutulmak, hem insan tarafından hükümsüz ilan edilip ezilmek.
Derya deniz varlıklarıyla bir gece de yüzbinleri harcayan bu “zengin” insanların. Dünyalar arası yaşamları var.
Ve bu yaşamlarda sadece kendi gibi olanları kabul gören bir anlayışa hakim yaşayış tarzlarıyla gözleri kamaştıran yaşamlarıyla sanki uydular arası bir vizyonu üstlenmişler.
Olsa olsa bunların beyinden ziyade yapay zekâya ve vicdana sahip olmalarıdır.
Bu duyarsız bu haksız tarzdaki yaşayışlar başka türlü nasıl açıklanabilir ki?